Duygu, aşk ve cinsellik;
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (6)}
Her konuda olduğu gibi duygu, aşk ve cinsellik konusunda aç olan bizler, Avrupa ve Amerika’da olmayacak kadar uç noktalarda, sokağa kadar inmiş şekilde ahlaksızca tüketiyoruz sevgiyi, aşkı. Bu kadar karamsar da olmamalı, milyonda bir de olsa gerçek aşkı bulma şansımız var.
Onu bunu bilmem, benim gönlüm 70’lerde kaldı, utanmasam giyeceğim İspanyol paça pantolonları, göbeğe kadar bağrı açık ve dev yakalı gömlekleri, vuracağım kendimi arnavut kaldırımlı yollara.
Kaldırımda ki insan denizini yarıp geçmeye çalışırken ve sarıp sarmalarken bedenimi, duygu, aşk ve cinsellik işte bunları düşünüyordum. Ben hala 70’lerde yaşayan aptal duygusal insanlardan biriyim.
Hala hafif İspanyol paça pantolonlar giyiyorum ve rengarenk çiçekli gömlekler. En çokta o zamanın sanatını severim ve o yılların müziklerinin ve eski Türk filmlerinin bağımlısıyım diyebilirim.
Sanat o zamanlar sanatmış, kalıcıymış yoksa yüzlerce kez izleyip tekrar izlediğimiz Türk filmlerini nasıl açıklarız. Farklı bir samimiyet vardı sanki o yıllarda aşklar samimi, bakışlar samimi, dostlar samimi, arkadaşlar samimi, savaşlar bile samimiymiş.
Duygu aşk ve cinsellik bankası,
Kasım ayının kasıp kavuran havasında, bankanın camdan dev kapısının önüne gelmiştim. Havadan daha soğuk bakışlı olan güvenlik görevlisine, karşılıksız bir selam verip bankanın bekleme salonuna geçtim.
Burası sımsıcaktı, kalabalık ve hareketliydi. Bankalar ne kadar da iyi bakıyor yolunacak kazlara, yani biz müşterilerine diye düşündüm.
İşte her gün gibi bir gündü. Tabii bana göre öyleydi oysa geleceği bilemeyince hiçbir gün sıradan değildir. Bana göre tesadüf Allah’a göre kusursuz bir plandı yaşadıklarımız.
İşte Benim Kitaplarım:)
Ve kusursuz hesap yapanın planını bekliyordum bankanın tam ortasında, soluk bir pardösü, donuk bir surat ve yolunmuş yorgun bir kafayla…
Kalabalığı yarmak,
Kemiklerim ısınmıştı şimdi sıra cebimi ısıtmaya gelmişti. Kalabalığı yarıp sıra almalıydım, burada herkes eşitti ve herkes sıraya girerdi. Buralarda para önünde herkes eğilir, sakinleşir ve haddini bilir insan olur insan. Sosyal bir kapitalizm yaşanır, san ki karneyle para dağıtılır banka gişelerinde.
Her şey parayla ama para bedavadır sanki kredi çekene ve mağazalarda kart çekene. Eli açıktır, bonkördür bankalar, zekat verir gibi yoksula, yetime, yolda kalmışa bol bol para dağıtırlar. Ve herkes fakirmiş, muhtaçmış gibi kartları ‘Cırt Cırt’ çekerek sadakalarını afiyetler yer. Sonra birkaç kişi zengin olur bütün bir halk yoksul…
Kalabalığın arasına dalıp dijital sıramı almaya çalışırken gök kararıp, yarılmıştı, kükremeye, homurdanmaya başlamıştı ve tandır kaynıyordu. Bu aralar mevsimler değişti sanki yazı yaz olmuyor, kışında kış olmuyor.
Devam edecek…
Semih BULGUR