Belki de yanımdan kalkıp gidecek beni tersleyecekti güzel bir kadına yaklaşmak çok riskli ! Ama olsun be terslesin! San ki bizi kim görecek, görse ne olur. Bugün yaşadığımız bir sıkıntının ya da utancın, 2-3 yıl sonra bir izi, eseri kalıyor mu sanki?
Güzel bir kadına yaklaşmak riskli elbette, rezil olmak, HIV virüsü kapmak, dayak yemek ve para kaybetmek gibi. Ama ödül çok büyük olabilirdi müthiş bir hatıra, playboy, çapkın arkadaşları kıskandıracak bir macera, eskiden sevgilimiz şimdi bacılarımız olan kadınların önünden kol kola geçip onları çatlatmak… Hepsinden ötesi bir ömür mutluluk neden olmasın.
Mutluluğa en yakın nokta,
Bizler Dünya’nın Güneş’e en yakın olduğu dönemde kışı yaşarız hatta yılın en soğuk günleri Güneş’in en yakın olduğu zamanda yaşanır. İşte evren gibi ben de mutluluğa en yakın yerdeyim ama donmuşum, buz gibiyim. Aslında evrende neler oluyorsa bizde öyleyiz. Sonsuz uzay ile benim tırnak ucum arasında bir fark yok. Her şey aynı bir merkez ve etrafın da dönenler.
İşte Benim Kitaplarım:)
Güzel bir kadına yaklaşmanın riskleri var ama biraz sonra o da bana kaçamak bakışlar atmaya başladı. Artık onun da gönlünün olduğu kesindi. Ona açılmak için kesin kararımı vermiştim, bir bahane bulmaya çalışıyordum.
Şimdi harekete geç,
Of, kendimden sıkıldım artık! Şimdi ya da asla, artık harekete geçmeliyim. Yoksa benim köklerim uzanırken bankanın temeline doğru, dallarım bom boş kalacak. Müstakbel sevgilim biraz daha beklersem, kıllı bir sarmaşık bulup koynuna alıverecek.
- “ Ah! Söylesem bir türlü söylemesem bir türlü, tam dilim kıpırdayacak gibi oluyor sonra hemen kas katı kesiliyor. Hadi dostum açıl ona ertelemek şeytan işidir, düşündüğün anda yapacaksın. Yapmadığın şeylerden pişman olmaktan daha acı ne vardır, hadi artık konuş onunla! Belki de hayatının kadınını kaçırıyorsun, bu fırsatı kaçırırsan eşekliğine doyma! Sonra yalnız başına dövünürsün ama ya terslerse, çantası kafama, dili kalbime yara yaparsa. Offff, yine konuşamadım, benim kahrolası çekingenliğim, yine dilimin bağını çözemedim, ilik gibi kız yanımdan kayıp gidiyor.” diye düşünüyorum kan ter içinde titreyerek.
Ayak ayak üstüne atmış ve bir ayağını sürekli sallıyordu. Elinde ki telefon sürekli titreşip, alevli ışıklar saçıyor, o da telefonunu dönme dolap gibi çevirip, sürekli camını siliyordu. Belli ki oda sıkılmıştı, ya gişe sırasını beklemekten ya da benim gibi şapşalın açılmasını beklemekten… Devam edecek…
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (9)}
Semih BULGUR