Elimden hiç düşmeyen Akıllı telefon gibi iki çanta bana denge sağlıyor, motorum sussa da, pervanem dursa da yıkılsam da düşmüyorum. Bir elimde mutlu olmasam da mecburen yaptığım avukatlık ve diğer elimde aşık olduğum sanat.
Bir elimde demokrasin kılıcını ve diğer elimde delilik, ikisini terazide tutmaya çalışıyorum. Henüz mütevazı şeyler üreten bir fani olsam da, delirmiş bir dahi olmanın peşindeyim.
Aşık olamamak,
Elimden hiç düşmeyen, kalbimi şiddetle sıkan umutsuz aşklar, sevmediğim tek düze, stresli işim ve ailemle yaşadığım kavgalar, beni intiharın kenarına getirdiğinde yaşımın ve hayat denen asma köprünün tam ortasındaydım. Ve oraya kadar binlerce insan tanımış, yüzlerce iş yapmış, onlarca oluşa hayat vermişken, sadece sanat elimden tutmuştu.
Sadık bir sevgili, acı söyleyen bir dost, merhametli, anlayışlı bir düşmandı sanat, acısı, yumruğu bile tatlıydı. Başka dünyaların kapılarını açtı, uçurumlardan atlamaktansa o kapılardan içeri girdim, kısa yoldan ölmenin değil kalıcı olmanın yolunu gösterdi bana…
İşte Benim Kitaplarım:)
Kadınlar geçiyordu kaldırımdan kafası sarılı, kafası açık bedeni sarılı, kafası kapalı bedeni açık, her yanı açık saçık, sarkık kaçık kadınlar geçiyordu. Çocukluğumdan beri kadınları hiç sevmedim. Onlar hep kibirli, burnu büyük, hasta, kirli, sinirli ve anlaşılmaz oldular.
Sevmedim derken aşık olmadım diyemem. Aşktan defalarca aklımı yitirdim, kalbim boğazımda dörtnala atarken damarlarım çatladı. Ama hep yanlış zaman yanlış mekan, hep mütevazi kızlarla beraber oldum, sırf mutlu olsunlar diye ama hep güzel kadınları sevdim.
Üniversite aşkları,
Üniversitede bana göre dünyanın en güzel kadını arkadaşlarıma göre bir ucubeyi sevdiğimde arabam olmadığı için onu kaptırmıştım. Otostop çekerek kaçmıştı ellerimin arasından. Arabam ve her şeyim olduğunda o ölmüştü. Evet, her şeyim olduğunda her şey geçip gitmişti. Kazanan yine zamandı.
Elimden hiç düşmeyen,
Modernizmin birçok şeyi gibi, aşkları da öyle naylon hale gelmiş ki, vurayım diyorum kendimi köyümün yollarına ve bulayım diyorum orada lezzeti, taş fırınında, bahçe salatasında ve durulayım diyorum kara gözlü bir köylü kızında.
Not defteri
Evet, modern hayatın avantajlarının bedeli çok ağır ödeniyor. İşler iyi gitmeyince veya aldatılınca sisteme sövüp sayan, her şey yolunda iken kaymağını yiyen birinin sözleri değil bunlar. Eğer yaşadığınız şeylerde bir inanç ve devamlılık yoksa sistem ne olursa olsun, sonuç hüsrandır. Dolayısıyla aşk ve sevginin yozlaşması, bizi duygusuz, merhametsiz, aldatmaya programlanmış robotik canlılara dönüştürüverdi. Devam edecek…:)
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (4)}
Semih BULGUR