Her konuda olduğu gibi duygu aşk ve cinsellik konusunda aç olan bizler, Avrupa ve Amerika’da olmayacak kadar uç noktalarda, sokağa kadar inmiş şekilde ahlaksızca tüketiyoruz sevgiyi, aşkı. Bu kadar karamsar da olmamalı, milyonda bir de olsa gerçek aşkı bulma şansımız var.
Duygu aşk ve cinsellik nerede?
Onu bunu bilmem, benim gönlüm 70’lerde kaldı, utanmasam giyeceğim İspanyol paça pantolonları, göbeğe kadar bağrı açık ve dev yakalı gömlekleri, vuracağım kendimi arnavut kaldırımlı yollara.
Kaldırımda ki insan denizini yarıp geçmeye çalışırken ve sarıp sarmalarken bedenimi, duygu, aşk ve cinsellik işte bunları düşünüyordum. Ben hala 70’lerde yaşayan aptal duygusal insanlardan biriyim.
Hala hafif İspanyol paça pantolonlar giyiyorum ve rengarenk çiçekli gömlekler. En çokta o zamanın sanatını severim ve o yılların müziklerinin ve eski Türk filmlerinin bağımlısıyım diyebilirim.
Sanat o zamanlar sanatmış, kalıcıymış yoksa yüzlerce kez izleyip tekrar izlediğimiz Türk filmlerini nasıl açıklarız. Farklı bir samimiyet vardı sanki o yıllarda aşklar samimi, bakışlar samimi, dostlar samimi, arkadaşlar samimi, savaşlar bile samimiymiş, aşk ve cinsellik de;
.
Duygu ve aşk bankası,
Kasım ayının kasıp kavuran havasında, bankanın camdan dev kapısının önüne gelmiştim. Havadan daha soğuk bakışlı olan güvenlik görevlisine, karşılıksız bir selam verip bankanın bekleme salonuna geçtim.
Burası sımsıcaktı, kalabalık, hareketli duygu aşk ve cinsellik gibi. Bankalar ne kadar da iyi bakıyor yolunacak kazlara, yani biz müşterilerine diye düşündüm.
İşte her gün gibi bir gündü. Tabii bana göre öyleydi oysa geleceği bilemeyince hiçbir gün sıradan değildir. Bana göre tesadüf Allah’a göre kusursuz bir plandı yaşadıklarımız.
İşte Benim Kitaplarım:)
Ve kusursuz hesap yapanın planını bekliyordum bankanın tam ortasında, soluk bir pardösü, donuk bir surat ve yolunmuş yorgun bir kafayla…
Kalabalığı yarmak,
Kemiklerim ısınmıştı şimdi sıra cebimi ısıtmaya gelmişti. Kalabalığı yarıp sıra almalıydım, burada herkes eşitti ve herkes sıraya girerdi. Buralarda para önünde herkes eğilir, sakinleşir ve haddini bilir insan olur insan. Sosyal bir kapitalizm yaşanır, san ki karneyle para dağıtılır banka gişelerinde.
Her şey parayla ama para bedavadır! Tabii kredi çekene ve mağazalarda kart çekene. Eli açıktır, bonkördür bankaların. Zekat verir gibi yoksula, yetime, yolda kalmışa bol bol para dağıtırlar. Ve herkes fakirmiş, muhtaçmış gibi kartları ‘Cırt Cırt’ çekerek sadakalarını ve afiyetle yerler. Sonra birkaç kişi kalabalığı yararak zengin olur bütün bir halk ise yoksul…
Kalabalığın arasına dalıp dijital sıramı almaya çalışırken gök kararıp, yarılmıştı, kükremeye, homurdanmaya başlamıştı ve tandır kaynıyordu. Bu aralar mevsimler değişti sanki yazı yaz olmuyor, kışında kış olmuyor, aşkları ise hiç sormayın! Duygu, aşk ve cinsellik birbirinden ayrılamaz biri olmasa evin temeli çöküverir! Evliliğin görünmeyen kısmı yani cinsellik birlikteliğin en önemli unsurlarından biridir. İmkan olsaydı cinsel organımı söküp atardım’ Bütün kötülüklerin anası O!
Devam edecek…
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (6)}
Semih BULGUR