Bir şeyler olacak hemen şimdi! Hortumlar, fırtınalar, avuç dolusu dolu yağıyor, hortumcular sel olmuş götürüyor ülkemi. Küresel ısınma senaryoları mı gerçek oluyor yoksa bunca riyakarlığa, iki yüzlülüğe, hırsızlığa, yolsuzluğa karşı rabbimin gazabı mı bu?
Bir şeyler olacak! Bu fırtına öncesi bir sessizlik değil tam bir karmaşa, kaos, umutlu bir huzursuzluktu. Belli ki yıldırım çakacak, fırtına savuracak, ortalık karışacak ama sonra toprak can bulacak!
Hissediyordum, depremi algılayan karıncalar gibi, fırtınayı gözleyen kuşlar gibi kıpır kıpırdı bedenim, oturduğum yerde koşuyordum. Bir şeyler olacaktı ama endişelenmiyorum yapanda O yaptıranda O.
Kahin pekmez,
Yani hislerim biraz kuvvetlidir modern bir kahin gibi ne zaman bir şey olacak dedim mi mutlaka olur. Tabii genelde olumsuz şeyler. Ne zaman bugün polis beni çevirecek dediysem şöyle okkalı üç haneli bir trafik cezası yemişimdir. Ve ne zaman kötü bir şeyler olacak dediysem bir yakınımın başına bir şeyler gelmiştir. Yani baya bir şom ağızlıyım galiba. Ve yine hissediyordum bir şeyler olacaktı.
İşte Benim Kitaplarım:)
Bankada gişe işlemleri butonuna basarken gözlerimiz kesişti, ellerimiz birleşti. İki yabancı eş zamanlı olarak uzatmıştık parmaklarımızı… O an çakmak çaktı sanki alev aldı her taraf, altımızda ki mermer bile benzin dökülmüş gibi parlayıp yanıyordu.
Pamuk ellere temas ettiğim gibi elektriğin de ötesinde yıldırım gibi bir çarpılışla çarpıldım. Zaman durmuştu, etrafımızdaki herkes donakalmıştı. Sanki yalnızca biz vardık bankanın cilalı mermer salonunda. Saki bir film sahnesinde, asılı kalmıştık boşlukta ve üç boyutlu bir kamera etrafımız da dolaşıyordu.
- “ Affedersiniz.” deyip elini ürkek bir ceylan gibi hızlıca çekti.
Aşk siyaseti,
Ben ise siyasete yeni atılmış bir politikacı gibi saatlerce ona dokunabilir, elini sıkabilirdim. Ama onlar gibi yalan söyleyemezdim yarım saat sonra onunla evlenebilecek kadar aşık olmuştum.
Aşkın siyasetini yapar, aşkın acısını da tatlısını da bir yudumda içerdim o an. Zaten şerbetli bir turşu gibi iniyordu boğazımdan, midem şimdiden yanmaya, kaynamaya başlamıştı. Ayaklarım yere basana kadar donup kalmıştım havada, hiçbir şey söyleyemedim.
Öyle güzel, öyle derin ve kapkara gözleri vardı ki. Öyle genç ama öyle yaşamış bakıyorlardı ki. O kara gözler, o dalgalı siyah saçlar hayatımın en renkli anlarını yaşatmıştı bana.
Bir şeyler olacak hemen şimdi;
Siyah pardösüsü ile arkasındaki beyaz duvarda sanki bir mürekkep damlasıydı. Öyle masum, öyle bilge, öyle çarpıcıydı ki duruşu… Parayı, pulu unutup anılardan, acılardan ve aldatan bacılardan bir yığın, bir çuval gibi kala kalmıştım bankanın ortasında.Devam edecek…
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (7)}
Semih BULGUR