İman edip ilimde derinleşen insanlar, kuran için “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır.” derler. Muhakkak ki öyledir. Bunun yanında öyle ayetler vardır ki, inananları derinden etkiler, kalpleri titretir, göğüsleri açıp genişletir. Ve sanki o ayetler sizinle konuşur, yaşadığı topluma, onun hayatına hitap eder, şaşıp kalırsınız. Çarpıcı ayetler tarafından çarpılırsınız ama ağzınız burnunuz yamulmaz aksine ruhunuz düzelir, aklınız süzülür!
Ve sonra dersiniz ki, bu dünyadan başka şeyler de varmış!
Rahman her yarattığına ilminden ve varlığından üfledi elbette ama Allah dilediğine bol bol verir dilediğine kısar, yani menekşe de güzel bir çiçektir ama orkide adamı çarpar, büyüler, hayran bırakır.
Ayın kuru hurma dalı gibi şaşmaz yörüngesini ve evrenin genişlemesini öğrenince, Güneş’in sisli ufuk çizgisine batarken, şeker tadında ki o rengini, uzayın ışıltılı güzelliğinde Allah’ın boyasını görünce, Subhan Allah deriz! Yarattıkların şaşkınlık vericidir. San ki yaşarken ölürsünüz bu yalan dünyanın hiçbir önemi kalmaz.
Yarattıkların şaşkınlık verici; Çarpıcı ayetler!
Gökyüzüne bir bakın hiçbir çatlak göremezsiniz, bir de insan eli değmemiş ıssız bir adaya çevirin bakışlarınızı, hiçbir kusur ve uyumsuzluk yoktur. Defalarca bakın gözleriniz yorulur ama bir kusur bulamazsınız, işte bunlar da Kur’an’ın ilahi, mucizevi ve şaşmaz dilidir.
Bir Düş Mühendisi olarak “Biz demiri indirdik onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok faydalar vardır.” diyen Kur’an’ı okuduktan sonra düşünmeden, araştırmadan duramazsınız.
Anlamak için Kur’an’ı Kerim Dinle!
Gerçekten Dünya’da serbest Demir bulunmaz, atmosfer ve oksijen ihtivasından dolayı Demir Oksit olarak var olur, yani hakikaten demiri dışarıdan belki uzaydan indirmeniz gerekirdi. Dünyanın başlangıcında ki gök taşı yağmurları bundan sebep olmalı.
Ve sonra Dünya üzerindeki demirin büyük oranda, gök taşları tarafından geldiğini ve gök taşların çok yüksek demir içerdiğini söyleyince bilim adamları daha bir derinleşiyor iman.
Ve şimdilerde biz mühendisler, demir oksidi alıp binlerce dereceye ısıtıp karbonla birleştirerek oksijenini alıyoruz. Böylece arabaların kaportası, boruların gövdesi, piston, silindir, bisiklet yapılıyor. Ve demir insan bedenine de sağlamlık ve dayanıklılık veriyor, ilaçların çoğunda demir bulunur. Subhan Allah!
Sonsuzluk genişliyor; Çapıcı ayetler!
Biz genişleticileriz deyince kuran ve evrenin sürekli genişlediğini öğrenince, Güneş’in, Ayın ve yıldızların şaşmaz yörüngesine çarpınca Kur’an okurken, insan çarpılıyor, tüyleri diken diken oluyor.İşte bunlar çarpıcı ayetler!
Bunların yanında daha nice bilimsel kanıt… İşte bu yüzden okumalı ve bunun gibi birçok hakikatle kalbi yumuşatmalı.
Aslında çok fazla şaşırmamalı, zaten Kur’an biz onu açık bir dil ile indirdik ve anlamanız için kolaylaştırdık diyor ayrıca açık deliller indirdik diye pekiştiriyor. Ve Kur’an’da tutarsızlık bulamazsınız, eğer O’nu insan yazsaydı birçok çelişki ve bozukluk bulurdunuz diyor. Ve sonra da ekliyor “Ama Düşünen mi Var?”!
İşte Benim Kitaplarım:)
İlmin kadar nimet;
Herkesin ilmi kadar Kur’an’dan alacağı vardır ve arayana okudukça artacak bir ilim. Ama biz Müslümanlar okumadık, anlamadık ve belki de hakkıyla inanmadık O’na. Yapılan araştırmalar Türkiye’de çok az insanın Kur’an’ı kendi dilinden, anlamak için okuduğunu gösteriyor.
Böyle olunca 2015 yılında cahiliye dönemini aratmayacak vahşet, kan, zorbalık ve zalimliğin azabını yaşıyoruz. Hem de haksız yere insan öldürmeyi yasaklarken ve “Allah, sevgiyi kendine ilke edinmiştir.” derken dinimiz.
1400 yıl önce cahiliye döneminde kız çocukları canlı canlı gömülüyordu, azgınlık sapıklık, haksızlık kol geziyordu peki, şimdi çok mu farklı? Çocuklar sakat kalıyor, iki büklüm sahillere vuruyorlar, kolu bacağı kopuyor masum insanların! Ya Rabbi! Bizi cahillerin ve zalimlerin zulmünden uzak tut, inşallah!
Cahillerin ve zalimlerin zulmüne karşı;
Çarpan Çarpıcı Ayetler;
En acısı da cahillik ve zalimlik kafirlerden çok, sözde Müslümanlar’dan geliyor. İnşallah hidayet kapısı kapanmamıştır da bel kıran hesap gelmeden, baldır baldıra yapışmadan önce aydınlanırlar! Belki de kıyametin afeti, çakıl taşı gibi dolu savuran fırtınalar, yürüyen dağlar, kaynayan denizler, erimiş madene dönmüş gökyüzü, Ay ve Güneş’in birleşmesi, derinden gelen titreşimli korkunç bir ses son verecek bu karanlığa en doğrusunu Rabbim bilir.
İnsan öyle şeyler yapıyor ki davar sürüsünden daha şaşkın hale geliyor ve daha üzücüsü bundan sonra uyarıcı olarak bir kitap ve yeni bir peygamber de gelmeyecek…
İnsan umutlu bir acı çekiyor! Ya Rahman ilmimizi arttır ve hayatın anlamını nasip et bizlere! İnşallah!
Semih BULGUR