Kaderin planı | Ya o yanağında ki ben, tamda portrede boyadığım yerde. Allah Allah! Bu nasıl olur. Bir tesadüf mü bu, yoksa kaderin şaşmaz bir planı mı? Kaderin planı, hayırlı bir şer mi bu, yoksa şerli bir hayır mı? Geleceği bilemeyiz öyleyse şu anı yaşamalı şimdinin ferahlığıyla göğsümüz genişlemeli ki gelecek güzel olsun. Kader dediğimiz şey zaten yaşanıp bitti başka bir evrende! Kader de olan da gelip geçiyor. Ama işte elimiz de kalan keder olmasın, pişmanlık olmasın! Onun için şu an yapman gerekeni yap!
Peşindeydim kara gözlünün o ürkek bir ceylan ben avına odaklanmış mavi yeleli bir aslan. Ava giden avlanır mı, yoksa kurban bir lokmada sindirilir mi bilinmez ama dişimle, tırnağımla, pençelerimle şuana odaklanmıştım geçmiş ve gelecek yoktu artık.
- Hafif utangaç bir tebessüm ile “O benim resmim mi, ben o kadar güzel miyim?” diye sordu.
İşte Benim Kitaplarım:)
– Ben de, “Daha güzelsiniz, belki heyecandan tam olarak yansıtamamış olabilirim,” dedim.
- “Ressam mısınız?” diye sordu.
Kaderin planı: İkinci sevgili,
Kem küm ettim, kafam karıştı biraz utangaçlık biraz korku… Ona hem sevgilimi hem mesleğimi nasıl söylerdim? Meslek az paralı, sevgili ise sevgili işte ateşli ve onun üstüne başka bir sevgili.
- Çekinerek “Sanırım,” dedim. “İşte, periler geldi mi, yazar çizerim,” diye ekledim. Davetkar bakışlar ve sanata olan ilgiyi görünce iyice cesaretlenmiştim artık.
Bu kadar kolay olacağını hiç düşünmemiştim, güzel kızlar süründürür, acı çektirir, oynar, kuyruk sallayıp başınızı döndürdükten sonra el sallayıp kaçarlardı aslında. Aslı astarı buydu işte, kendisi güzel dilleri güzel dilberim, yanı başımda duruyordu. Kendi dünyam o kadar hayal ve kurguyla sarıp sarmalanmıştı ki, gerçeğin ta kendisi şaşkınlık yaratıyordu.
Kaderin planı: Kızları etkilemek,
İçimden ‘ Kendine gel yahu, bırak şimdi, düşü, hayali, yazmayı çizmeyi de harekete geç. Kadınlar düşünen adamı sevmez, konuşan ve paralı ada mı sever.İşte kaderin planı bu!’ diyordum.
Biraz daha hayal, düş, gerçek arasında dolanmaya devam edersem bu kız yerine ranzamın demirlerine sarılmak zorunda kalacaktım. Artık onu kolundan tutup buralardan götürme zamanıydı.
- “Aslında çok güzel bir yüzünüz var, sizi önden daha detaylı çizmek isterdim, şu karşıda bir çay içebilir miyiz?” dedim.
- “Tabii, neden olmasın?” dedi.
Aşk bulduğunu yer,
Bankadaki işlemlerimizi bitirdik ve hemen karşısındaki kafeye doğru yürümeye başladık. Tabii ben yere basmadan yürüyordum, bulutların da üstünde… Ama ona mutluluğumu belli etmiyor, en karizmatik ve en ciddi pozlarımı takınıyordum.
Kaderin şaşmaz bir planı;
Ağaçların sarmaş dolaş olup bizi gölgelediği toprak yolda yürüyorduk, hava açık, bahçe yemyeşil ve rengarenk çiçeklerin yaydığı mis gibi bir koku vardı. Bizimde sarmaş dolaş olmamıza az kalmıştı. Ben gülüyordum o hiç konuşmuyordu, yürüyorduk insanlar bize bakıyordu. Biz kurarız kader güler! Yarın ne kazanacağımızı O bilir! Devam edecek…
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (11)}
Semih BULGUR