Çok soğuk bir gün, pardösümle sarmaş dolaş buzlu bir kaldırımda, acelem olmasa da koşar gibi yürüyorum. O kadar alışmışım ki koşturma ve strese, normal bir hayatım olmayacak gibi geliyor. Tatilde kahvaltı yaparken bile terleyerek, arkamda koşturan varmış gibi yiyorum. Modern hayatın cilveleri işte…
Aslında bu hayat, kaymağını yerken çok güzel! Yani akıllı telefonlar, uzaktan kumanda, üç boyutlu bir film, Facebook’tan yakalanmış bir sevgili; ağızda daha sindirilmeden eriyen bir şeker gibi. Bu hayat geçici bir eğlence sadece bir akşam vakti değil mi?
Erkeklik bu mu?
Artık, erkek olmak için savaşlarda kılıçla veya boğazlanarak ölmüyoruz ama kılıç değil de rahat batıyor kıçımıza, sonra yumuşayıp hepimiz kadınlara benziyoruz.
Ve yalanların bile sanal olduğu bir çağda yaşıyoruz. Sevgililer bile sanal, pamuk gibi eller klavyenin ucunda, masum bir bakış HD kalitesinde, en iyi, en anlayışlı, namuslu ve özgür sevgili; ince belli, dokunmatik bir tablet bu aralar.
İşte Benim Kitaplarım:)
Dijital Mutluluk,
Dijital mutluluğun rehavetiyle önce obez oluyoruz ve bu çağın, başka hastalıkları da var! Ama onlar AIDS değil, kanser değil, Ebola da değil. Çağımızın hastalığı yalnızlık, stres ve can sıkıntısıdır.
Örneğin, ‘hep kazan, hep çalış, çok çalış, daha çok çalış, zayıf halka olursan yok olursun, hep daha önde olmalısın, arkada kalanları kurtlar kapar’ zihniyeti üzerimizden gözlerini hiç ayırmaz. Bu baskıların altında çok çalışıp çok kazanırız ve kendimize yeter hale geliriz.
Bu sefer de çıtalar yükselir, hiçbir şeyden tatmin olmaz ve hiçbir şeyi beğenmez oluruz. Sonuç olarak da yalnız ve güvensiz bir hayat yaşamaya mahkûm kalırız.
Tabii kazanılan paraların getirdiği kaybetme korkusu, beklentilerin artmasıyla daha çok kazanma hırsı ve beraberinde uzun mesai saatleri ve ağır çalışma ortamı…
Şımarık can sıkıntısı,
Bunların yanında kendini sizi ezerek tatmin eden patron veya müdürünüz varsa, bir de beraber çalıştığınız insanlar kuyu kazar, laf taşır, çamur atarsa, alın size stres kaynakları…
Böyle yoğun bir tempoda can sıkıntısı olur mu? Olur! Yoğun tempoya alışan vücut ve zihin, ufak bir tatilde veya hafta sonu, hemen o yoğun ve stresli tempoyu arar.
Çok soğuk bir gün;
Hissedilen soğukluk
Çok soğuk bir gün ve en kötüsü de, düşünmeyi unuturuz. Düşünmek zor iştir, bu yüzden pek az kişi düşünür. Çünkü yaşadığımız dünya, düşünmemizi engellemek için var gücü ile çalışıyor. Biz de kendimizi hayatın girdabına bırakıverir, bir sandalye bir masa gibi gelip geçeriz bu dünyadan. Neyse bugün soğuk ama mutlu bir gün olsun! Sıcak bir kış diliyorum. Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun! Devam edecek….:)
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (1)}
Semih BULGUR