Öyle bir tutku ve göğsünüzü yara yara verilen bir savaştır ki sanat sevgisi; yüzlerce kez çizmiş olsanız da, kalemi tuttuğunuzda eliniz titrer. Ya oranlar tutmazsa, ya kaş göz birbirine karışırsa, ya daha yaşlı ya da daha çocuksu olursa mankeniniz, ya deniz mor olursa ya da gökyüzü yeşil. Bu endişelerle başlar çizginin dansı…
Aslında bu heyecandır çizgiyi hayat yapan, bu heyecandır sevdayı yaratan, bu heyecandır tablodan çıkacakmış gibi duran yüzleri yapan, bu heyecandır güldüren, ağlatan, düşündüren, üşüten ve ısıtan kareleri yaratan, işte öyle bir tutku.
İşte Benim Kitaplarım:)
İlk leke ile heyecan dağılır ama kaybolmaz, bütün vücudunu sarar. İlk çizgiler acemi ve korkaktır, ama pes etmezsen ilahi dengeyi bulu verirsin. Sonra, eğer sevdan varsa çizgiye, sabrın varsa yeniden başlayacak bitişlere, akar gidersin tuval üzerinde.
İlk aşk gibi ilk leke,
Gözün eğrisinde, kirpiğin kavisinde, göz bebeğinin küresinde, ağacın gövdesinde, yaprağın yeşilinde ne heyecan kalır, ne endişe. Dudağın kirazında, kaşın kemanında unutursun işi gücü, sazı cazı, parayı pulu, köleyi kulu, kadını dulu…
Hatları çıkartıp gölgeyi vurdun mu portreye, kırdın mı belini kurumuş ağaç dalının sanki hafifleyip başka boyutlara gidersin, ne eliniz ne kalbiniz nede nefesiniz yoktur atık…
Öyle anlamsız öyle gamsız hissedersiniz ki hayatı, bütün karmaşa, kaos, duvardaki çatlak, klozetin sifonu, tam doksandaki örümcek ağı, televizyondaki meşin top anlamını yitiriverir.
Kendinden geçmek,
Bu, sanki geçici bir narkoz halidir, görmez, duymaz olursun. En sonunda yorgunluğun seni dürtüp uyandırır. Müthiş bir bel ağrısıyla doğrulursunuz. Saat gecenin dördüdür, gözleriniz kapanmak üzeredir.
Öyle bir tutku ki sanat;
Fırça düşer elinden yatak, boyanır pijama boyanır. Yorganını dahi çekmeden uzanırsın yatağına, son bir kuvvet ile göz kapaklarını kaldırıp tuvale bakarsın. Sana gülüyordur saçına gül takmış esmer kız, sende bir tebessüm takıp yanağına dalarsın uykuya ve üç saat sonra aynı tebessümle servisin kornası uyandırır seni.
O esmer kız,
Fırçayı, boyayı, tebessümü atar bir köşeye düşersin yola, tekrar buluşana dek gülemeyecek bir suratla…
İşte tuvale yansıyan o esmer kız gibi bir kızdı bankamatik güzeli ve sanat sevgisi gibi bir aşk. Dikkatli bakınca, gerçekten odamda geçen gün çizdiğim, saçına çiçek takmış kıza ne kadar da benziyordu. Benzemeyi bırakın sanki karşıma oturmuştu da onu çizmiştim hayal tuvaline. İkiz kardeşi olsa bu kadar benzemez.
Gerçi çizdiğim kız yanımdakinin güneşte biraz fazla kalmış haliydi ama bakışlar ve gözler ayna gibi aynıydı.
Ve yani işte Allah bize sanatı veridi biz de onu sevdik! Ama insan vermedi!
Ey sanat seni gece gündüz ne çok sevmiştim be! Ya şimdi……………………… para daha mı tatlı geldi?
Devam edecek…
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (10)}