Yetmişli yılların hatırası içten, duygusal ve billur gibi şarkıları ile büyümüş, eski Türk filmleri ile aşkı tanımış insanlarda, şu modern aşk bulaşıkları, bünyesel bir rahatsızlık yaratmıyor mu? Yaratıyor. Ama bırakmışız kendimizi girdabına modernizmin, bir orada bir burada, bir onda duruluyoruz bir de bunda.
Yaşanan bu sanal, sentetik Facebook aşkları; alkolik sevişmesel aldatış pişmanlıklarını, çok eşli ahlaksızlık ve özgürlük lakırdılarını ve sokağa kadar inmiş erotizm takıntılarını barındırıyor.
Genelde modern insanın ömrü verimsiz, sevgisiz bir biçimde, eski aşklar mezarlığında kazma ve kürek ile geçer. Her yer böyle kan revan olunca, gençler evlenmiyor, sevmiyor, geçici ilişkilerde, ufak tatminlerle günü idare ediyorlar ve evlenenler de boşanmaya eğilimli oluyor.
Çelişkili ilişkiler,
Bu çelişkili ilişkiler, yaşanan ekonomik ve sosyal gelişmelerin bir sonucudur. Bundan onlarca yıl önce erkek kadına bakar ve onu korurdu. Kadın da erkeğe saygı duyar onun hayatını kolaylaştırmaya çalışırdı.
Kadınların yüzyılını yaşadığımız şimdilerde işler değişti. İlişkileri böyle mutsuz kılan kadınların bu yükselişi mi? Kadınlar sever mi, hesap mı yapar?
İşte Benim Kitaplarım:)
Annelerimiz gibi bir palto ile on yıl geçirip “Aman sevdiğim adam yanımda olsun!” diyen kadın mı kaldı? Kadınların bitmek bilmeyen isteklerini karşılayabilecek erkek mi kaldı?
Artık kadın çalışıyor, üretiyor, direniyor ve kazanıyor. Güçlenen kadın da yılların prangalarını söküp atıyor ve özgürlüğü tercih ediyor. Peki erkeklerin hiç mi suçu yok?
Kıyamet kopuyor,
Evet, bazı kıyamet öngörüleri gerçek oluyor; “Erkekler kadınlara, kadınlar erkeklere benzeyecek”. Erkeklerin güçlü kuvvetli, duyarlı, dışa dönük, makul yönü nereye gidiyor; o sert, sağlam duruşlu taş fırını erkeği nerede? Bir zamanların mert, güçlü, delikanlı erkeği, göbekli, hantal, kafası karışık, pısırık, pasif, yorgun ve hasta bir hale geldi.
Erkeğin kolu kanadı mı kırılıyor, yoksa rüzgârın yönü mü değişiyor? Geleneğin abartıları mı karşımızdaki; yoksa annelerin aşırı korumacı rolü mü erkekleri bu hale getirdi?
Yetmişli yılların hatırası;
Günümüz erkeğinin durumu da bu olunca, ilişkiler ilişkiler içinde, çelişkiler çelişkiler içinde yaşanıyor; aldatılanlar, boşananlar artıyor da artıyor.
Çok ilginçtir, Batı’nın geçirdiği teknolojik süreci geriden takip ettiğimiz gibi, sosyal ve kültürel süreci de aynen arkasından takip ediyoruz. Yani bundan onlarca yıl sonra boşanmalar ve çarpık ilişkiler ve yalnızlığımız, kalabalık yalnızlığımız daha da artacak. Her dönemin her yaşın bir güzelliği var derler. İşte onu diyeni bir bulursam ne yapacağımı biliyorum:) Her dönemin güzellikler, ve zorlukları olmuştur aslında. İkinci dünya savaşı, krizler, darbeler… Ama ya bu pandemi? Vallahi çok zorlu bir imtehandan geçtim…Sonu rahmet ve bereket olsun!… Neden hep eskinin güzel şeyleri anılır? Devam edecek…
{Kitabım “Son Cariye”den Alıntılar (4)}
Semih BULGUR