Eski Aşklar! Aşk ve Nostalji Modern hayatın birçok şeyi gibi, aşkları da öyle naylon hale gelmiş ki, vurayım diyorum kendimi köyümün yollarına ve bulayım diyorum orada lezzeti, taş fırınında, bahçe salatasında ve durulayım diyorum aşk ve nostalji gözlü bir köylü kızında. Sanki köylü kızları sütten çıkmış ak kaşık ben de ak sakallı ermişim gibi…
Evet, modern hayatın avantajlarının bedeli çok ağır ödeniyor. İşler iyi gitmeyince veya aldatılınca sisteme sövüp sayan, her şey yolunda iken kaymağını yiyen birinin sözleri değil bunlar. Eğer yaşadığınız şeyler de bir inanç ve devamlılık yoksa, sistem ne olursa olsun sonuç hüsrandır. Dolayısıyla aşk ve sevginin yozlaşması, bizi duygusuz, merhametsiz, aldatmaya programlanmış robotik canlılara dönüştürü verdi.
Eski Aşklar! Retro yılları,
Yetmişli yılların içten, duygusal ve billur gibi şarkıları ile büyümüş, eski Türk filmleri ile aşkı tanımış insanlarda, şu modern aşk bulaşığı ve nostalji, bünyesel bir rahatsızlık yaratmıyor mu? Yaratıyor. Ama bırakmışız kendimizi girdabına modernizmin bir orda bir burada, bir onda duruluyoruz birde bunda.
Yaşanan bu sentetik aşklar; alkolik sevişmesel aldatış pişmanlıklarını, çok eşli ahlaksızlık ve özgürlük lakırdılarını ve sokağa kadar inmiş erotizm takıntılarını barındırıyor.
İşte Benim Kitaplarım:)
Modern insanın hayatı,
Genelde modern insanın ömrü verimsiz, sevgisiz bir biçimde, eski aşklar mezarlığında kazma ve kürek ile geçer. Her yer böyle kan revan olunca, gençler evlenmiyor, sevmiyor, geçici ilişkilerde ufak tatminlerle günü idare ediyorlar ve evlenenlerde boşanmaya eğilimli oluyor.
Bu çelişkili ilişkiler yaşanan ekonomik ve sosyal gelişmelerin bir sonucudur. Bundan onlarca yıl önce erkek kadına bakar ve onu korurdu. Kadın da erkeğe saygı duyar onun hayatını kolaylaştırmaya çalışırdı. Kadınların yüzyılını yaşadığımız şimdilerde işler değişti. İlişkileri böyle mutsuz kılan kadınların bu yükselişi mi? Kadınlar sever mi hesap mı yapar?
Eski Aşklar! Eski kadınlar,
Annelerimiz gibi bir palto ile on yıl geçirip aman sevdiğim adam yanımda olsun diyen kadın mı kaldı? Kadınların bitmek bilmeyen isteklerini karşılayabilecek erkek mi kaldı? Artık kadın çalışıyor, üretiyor, direniyor ve kazanıyor. Güçlenen kadında yılların prangalarını söküp atıyor ve özgürlüğü tercih ediyor. Peki erkeklerin hiç mi suçu yok?
Evet, bazı kıyamet öngörüleri gerçek oluyor “ Erkekler kadınlara, kadınlar erkeklere benzeyecek”. Erkeklerin güçlü kuvvetli, duyarlı, dışa dönük, makul yönü nereye gidiyor, o sert, sağlam duruşlu taş fırını erkeği nerede? Bir zamanların mert, güçlü, delikanlı erkeği göbekli, hantal, kafası karışık, pısırık, pasif, yorgun ve hasta bir hale geldi.
Erkeğin kan kaybı!
Erkeğin kolu kanadı mı kırılıyor, yoksa rüzgarın yönü mü değişiyor? Geleneğin abartıları mı karşımızdaki, yoksa annelerin aşırı korumacı rolü mü erkekleri bu hale getirdi? Günümüzün erkeğinin durumu da bu olunca, İlişkiler ilişkiler içinde, çelişkiler çelişkiler içinde yaşanıyor, aldatılanlar, boşananlar artıyor da artıyor.
Çok ilginçtir batının geçirdiği teknolojik süreci geriden takip ettiğimiz gibi, sosyal ve kültürel süreci de aynen arkasından takip ediyoruz. Yani bundan onlarca yıl sonra boşanmalar ve çarpık ilişkiler ve yalnızlığımız, kalabalık yalnızlığımız daha da artacak.
Aşk duygu ve cinsellik,
Her konuda olduğu gibi duygu,aşk ve cinsellik konusunda aç olan bizler, Avrupa ve Amerika’da olmayacak kadar uç noktalarda, sokağa kadar inmiş şekilde ahlaksızca tüketiyoruz sevgiyi, aşkı. Bu kadar karamsar da olmamalı, milyonda bir de olsa gerçek aşkı bulma şansımız var.
Onu bunu bilmem, benim gönlüm 70’lerde kaldı. Utanmasam giyeceğim İspanyol paça pantolonları, göbeğe kadar bağrı açık ve dev yakalı gömlekleri. Vuracağım kendimi arnavut kaldırımlı yollara.
Eski Aşklar! AŞK VE NOSTALJİ,
Yollar olmuş yatak odası
Kanımda amerikan kolası
Vurdum kendimi dümdüz düpe düz yollara
Sürdüm kendimi yosma ve kevaşe kollara.
Bu gün taksimde aldatılmış olmam olası
Üzülürüm tabi ben değilim ki harem ağası
Ama Leyla! bırakamazsın ben de aşk yarası
Mecnun da sevişiyor her reklam arası.
Semih BULGUR